Kişinin her yönden gelişiminde belli bir yaşa kadar anne–baba ve öğretmenler birinci dereceden etkili olurken, ergenlik çağından sonra benlik gelişimi kişinin kendi istek ve çabasına bağlı olmaktadır.
Kişilik gelişiminde “benlik düzenlemesi” diye adlandırılan bu durumun gerçekleşmesi ise “benlik farkındalığına” bağlıdır. Yani kişi kendi eksikliğinin ne kadar farkında ise değişim o kadar büyük olmaktadır. Bununla beraber benlik farkındalığı insanlarda iki türlü olabilir:
Kişi ya kendi inanç ve değerler sistemine göre kendisini değerlendirir (özel benlik farkındalığı), ya da sosyal çevreye ve başka insanların beklenti ve değerlendirmelerine göre değerlendirir (kamusal benlik farkındalığı).
Aslında kamusal benlik farkındalığı ile özel benlik farkındalığı her ikisi birlikte dengeli bir şekilde gerçekleşirse; kişi hem sosyal bir varlık olarak başka insanlarla ilişkilerini sağlıklı bir şekilde sürdürüp topluma uyum sağlayabiliyor hem de başkalarını taklit etmeden kendisini kendi standartlarına göre değerlendirebiliyor. Gençlik çağının ise kişinin çevreden beklentileri karşılamaya ve çevreye uyum sağlamaya çalışması yanında, kendi standartlarını oluşturma ve buna göre kendini düzenleme dönemi olduğunu da bilinmektedir. Bundan dolayı gencin yetişkinlere göre daha fazla çaba göstermesi gerekmektedir. Genç bir yandan kendi ilgi yeteneklerini, bir yandan da çevresindekilerin beklentisini göz önüne alarak meslek edinme, tahsil yapma, iş hayatında atılım yapma, evlilik hazırlığı yapma, davranışlarını kontrol etme gibi pek çok yönde benlik düzenlemesinde bulunmak durumundadır. 19 yaşında bir işyerinde çalışan ve işinde çok başarılı olan Semih şöyle diyor: “Maddi imkansızlıklar sebebiyle yüksek tahsil yapamadım. Fakat kendimi kitap okuyarak geliştirmek istiyorum. İşe gitmeden sabah erken kalkmak ve akşam geç yatarak planladığım kitapları okumak istiyorum; fakat bir türlü istediğim gibi erken kalkamıyorum, istediğim kadar okuyamıyorum. Okurken bazen dikkatim dağılıyor.”
21 yaşındaki Nihal ise anne–babasıyla konuşurken daha az alıngan olmak istediğini söyleyerek arkadaşlarıyla konuşurken daha kontrollü olmasına rağmen aile içinde konuşurken ses tonunu bir türlü ayarlayamamaktan ve yüksek tonla konuşmasının iletişim çatışmalarına yol açmasından yakınmaktadır.
Üniversite öğrencisi Hasan ise arkadaşlarıyla ilişkilerinin istediği seviyede olamamasından yakınmakta, çok az sayıda arkadaşla samimi olabildiğini, diğerlerine ise çok mesafeli davranmaktan şikayetçi olmaktadır.
Bu tür gelişim çabaları hayatın her aşamasında karşımıza çıksa da yoğun olarak gençlik çağında görüldüğünden gençler pek çok yönde kendilerini düzenlemek zorunda kalmaktadırlar.
Kişinin şu anda içinde bulunduğu durumla (gerçek benlik farkındalığı) veya gerçekten kişilik gelişiminde ulaşmak istediği nokta açısından oluşturduğu standartlar (ideal benlik farkındalığı) arasında ne kadar çok fark varsa kişinin kaygı düzeyi de o kadar yüksek olmaktadır. Bu kaygı kişilik gelişimini olumsuz şekilde etkileyebilmektedir. Mesela bir an önce çok fazla kitap okuyup bilgi ve kültürünü artırmak isteyen genç, kaygıdan dolayı okuduğunu anlayamayacak hale gelebilmektedir. Daha fazla arkadaş edinmek isteyen kişi yine kaygıdan dolayı arkadaşları arasında daha çekingen olduğunu fark edebilmekte, bu da daha sonra başka nedenlerle de birleşerek “sosyal fobi”ye dönüşebilmektedir.
Halbuki insan belli bir zaman diliminde kendisini düzenleyebilmesi için belli miktarda bir enerjiye sahiptir. Bu sebeple iki farklı konuda kişilik gelişimi bir arada kolay olmamaktadır. Mesela belli bir süre beslenme alışkanlığını değiştirmek için diyet yapan kişi diyet yapma durumu istediği şekilde devam ederken, ders çalışma alışkanlığını da değiştirmek istediğinde diyet yapamadığını, hatta yemek yemeye aşırı düşkün olmaya başladığını fark etmektedir. Buna değişim için gereken enerjinin her iki benlik düzenlemesi için yeterli olmaması yol açmaktadır.
Nelere dikkat etmeliyiz?
Aşağılık kompleksine kapılmadan eksikliklerinin farkında olmalıdır.
Başkalarını suçlamadan, kişilik gelişimini olumsuz şekilde etkileyen ve değiştirmesi elinde olmayan nedenleri görebilmelidir.
Kişiliğinin olumlu yönlerini görebilmelidir. Bu, kişinin kendisine güvenini artırır.
Pozitif enerjisini artıracak şekilde iç konuşmalar yapmalı, gerçekçi bir şekilde hedefini belirlemelidir.
Her bireyin içinde yaşadığı şartlar farklı olduğundan kendisini başkalarıyla kıyaslamamalıdır.
Kişiliğini geliştirmekte kendisine yardımcı olacak standartları belirlemek için güzel davranışları örnek alabilmelidir.
Kişi kendisine zaman vermelidir.
Hedeflediği değişiklik için gösterdiği ilerlemeyi gerçekçi bir şekilde görebilmelidir.
Kişiliğinde belli gelişmeleri gerçekleştirdikten sonra yeni hedefler belirlemelidir.
Kişilik, özellikle 30’undan sonra değişiyor
İnsanların en önemli 5 kişilik özelliği, bundan önceki tahminlerin aksine, ömür boyu ve özellikle 30 yaşından sonra değişiyor.
Journal of Personality and Social Psychology dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, sinirlilik, dışa dönüklük, deneyime açıklık, kabul edilebilirlik ve vicdanlı olmak olarak ayrılan 5 temel kişilik özelliği (Big Five), yaş ilerledikçe olumlu yönde değişiyor.
California Üniversitesi’nde görevli bilim adamı Sanjay Srivastava ve ekibi, 21 ila 60 yaşlarında 130 bin kişi üzerinde kişilik testleri yaptılar. Deneyime açıklık özelliğinin haricinde, diğer 4 özelliğin hem kadınlarda hem de erkeklerde yaş ilerledikçe olumlu yönde değiştiğini belirten bilim adamları, insanların özellikle 30’lu yaşlarda daha çekilir olduğunu kaydettiler.
Sinirlilik ve dışa dönüklükte kadınların ve erkeklerin farklı olarak değiştiğini söyleyen bilim adamları, kadınların yaş ilerledikçe daha az sinirli ve duygusal olarak daha sağlam olduğunu; fakat gittikçe daha çok içine kapandığını ifade ettiler. Bu iki kişilik özelliği erkeklerde ise hemen hemen hiç değişmiyor.
Bilim adamları, genç kadınların genç erkeklerden daha sinirli ve çok dışa dönük olduğuna dikkat çekerek, ilerleyen yaşla birlikte her iki cinsin bu iki özellik bakımından birbirine yaklaştığını kaydettiler.
Yeni bir başlangıç için
Karşınıza hep kötü niyetli kişiler çıktı. Hangi işe giriştiyseniz başarısız oldunuz. Zaten çocukluğunuz huzurlu ve mutlu bir yuvanın özlemiyle geçti. Çevremizde kendisi ve yaşamı hakkında böyle olumsuz düşünceleri olan yüzlerce insan görmüşüzdür. Belki bunlardan biri de sizsiniz. Ancak yeni bir başlangıç için zihnimizi sürekli meşgul eden, bizi sınırlayan bu olumsuz düşüncelerden kurtulmamız gerekiyor. Çünkü yaşadığımız hayat, kurduğumuz ilişkiler, zengin veya fakir oluşumuz, kendimize güvenimiz veya güvensizliğimiz hep kendi hakkımızdaki düşüncelerimizin, inançlarımızın birer yansıması. Kırk kere söylersen...
Nasrettin Hoca'nın fıkrasında olduğu gibi, bir şeyi kırk kere söylediğinizde veya yaptığınızda o sizin artık vazgeçemeyeceğiniz bir alışkanlığınız haline gelir. En çok ne düşünüp, ne söylüyorsak da ona doğru hareket ederiz. Yaşamda hep kaçırdığımız fırsatlara, yaptığımız hatalara ya da gülmeyen kaderimize odaklanırsak, tüm bu olumsuzlukları tekrar yaşamamız olağan olur. Duyduğumuz kaygılardan ve korkulardan dolayı zihnimizde güzel düşüncelere yer kalmaz. Zihnimizden attığımız olumlu ve güzel düşüncelerin bir süre sonra hayatımızdan da uzaklaştığını görürüz. Bu yüzden yeni bir başlangıç için küçük de olsalar güzelliklerin farkına varmalıyız.
Duygunuzu okumayı bilin
Çok istediğimiz halde babalarımıza bir kere olsun sarılamadan geçmiştir çocukluğumuz. Yalnız çocukların babalarıyla değil, yetişkinlerin diğer insanlarla olan ilişkileri de, hep duyguların saklanması temeline dayalıdır. Yaşamınızda olmasını istediğiniz yeniliklere önce, sevdikleriniz henüz hayatta iken, onlara ne kadar değer verdiğinizi veya sevdiğinizi söyleyerek başlayın.
İdeallerinizi es geçmeyin
Yeni başlangıçlardan söz edildiğinde insanların akıllarına genellikle yeni idealler gelir. Oysa insanları yeni başlangıçlar yapmaya iten unutulan veya terk edilen ideallerdir. Yaşamımızı değiştirmeye karar verdiğimizde, zamanımızı yeni idealler bulmakla değil, gerçekleştiremediğimiz ideallerimize yaklaşmakla geçirmeliyiz.
Düne takılıp kalmayın
Eğrisi ve doğrusu ile geçmiş yaşantılarımız bizim bugünümüzü etkiler. Bugün yaşadıklarımız, dün ne düşündüğümüze, ne söylediğimize bağlıdır. Ama geçmişin bu etkisi sizin hayatınızı hiçbir zaman değiştiremeyeceğiniz anlamına gelmez. Yeni bir başlangıç yaparak yarınlarımızı dünden farklı kılabiliriz. Çünkü bugün yaptıklarımız, yarınlarımızı belirleyecektir.
Kişilik gelişiminde “benlik düzenlemesi” diye adlandırılan bu durumun gerçekleşmesi ise “benlik farkındalığına” bağlıdır. Yani kişi kendi eksikliğinin ne kadar farkında ise değişim o kadar büyük olmaktadır. Bununla beraber benlik farkındalığı insanlarda iki türlü olabilir:
Kişi ya kendi inanç ve değerler sistemine göre kendisini değerlendirir (özel benlik farkındalığı), ya da sosyal çevreye ve başka insanların beklenti ve değerlendirmelerine göre değerlendirir (kamusal benlik farkındalığı).
Aslında kamusal benlik farkındalığı ile özel benlik farkındalığı her ikisi birlikte dengeli bir şekilde gerçekleşirse; kişi hem sosyal bir varlık olarak başka insanlarla ilişkilerini sağlıklı bir şekilde sürdürüp topluma uyum sağlayabiliyor hem de başkalarını taklit etmeden kendisini kendi standartlarına göre değerlendirebiliyor. Gençlik çağının ise kişinin çevreden beklentileri karşılamaya ve çevreye uyum sağlamaya çalışması yanında, kendi standartlarını oluşturma ve buna göre kendini düzenleme dönemi olduğunu da bilinmektedir. Bundan dolayı gencin yetişkinlere göre daha fazla çaba göstermesi gerekmektedir. Genç bir yandan kendi ilgi yeteneklerini, bir yandan da çevresindekilerin beklentisini göz önüne alarak meslek edinme, tahsil yapma, iş hayatında atılım yapma, evlilik hazırlığı yapma, davranışlarını kontrol etme gibi pek çok yönde benlik düzenlemesinde bulunmak durumundadır. 19 yaşında bir işyerinde çalışan ve işinde çok başarılı olan Semih şöyle diyor: “Maddi imkansızlıklar sebebiyle yüksek tahsil yapamadım. Fakat kendimi kitap okuyarak geliştirmek istiyorum. İşe gitmeden sabah erken kalkmak ve akşam geç yatarak planladığım kitapları okumak istiyorum; fakat bir türlü istediğim gibi erken kalkamıyorum, istediğim kadar okuyamıyorum. Okurken bazen dikkatim dağılıyor.”
21 yaşındaki Nihal ise anne–babasıyla konuşurken daha az alıngan olmak istediğini söyleyerek arkadaşlarıyla konuşurken daha kontrollü olmasına rağmen aile içinde konuşurken ses tonunu bir türlü ayarlayamamaktan ve yüksek tonla konuşmasının iletişim çatışmalarına yol açmasından yakınmaktadır.
Üniversite öğrencisi Hasan ise arkadaşlarıyla ilişkilerinin istediği seviyede olamamasından yakınmakta, çok az sayıda arkadaşla samimi olabildiğini, diğerlerine ise çok mesafeli davranmaktan şikayetçi olmaktadır.
Bu tür gelişim çabaları hayatın her aşamasında karşımıza çıksa da yoğun olarak gençlik çağında görüldüğünden gençler pek çok yönde kendilerini düzenlemek zorunda kalmaktadırlar.
Kişinin şu anda içinde bulunduğu durumla (gerçek benlik farkındalığı) veya gerçekten kişilik gelişiminde ulaşmak istediği nokta açısından oluşturduğu standartlar (ideal benlik farkındalığı) arasında ne kadar çok fark varsa kişinin kaygı düzeyi de o kadar yüksek olmaktadır. Bu kaygı kişilik gelişimini olumsuz şekilde etkileyebilmektedir. Mesela bir an önce çok fazla kitap okuyup bilgi ve kültürünü artırmak isteyen genç, kaygıdan dolayı okuduğunu anlayamayacak hale gelebilmektedir. Daha fazla arkadaş edinmek isteyen kişi yine kaygıdan dolayı arkadaşları arasında daha çekingen olduğunu fark edebilmekte, bu da daha sonra başka nedenlerle de birleşerek “sosyal fobi”ye dönüşebilmektedir.
Halbuki insan belli bir zaman diliminde kendisini düzenleyebilmesi için belli miktarda bir enerjiye sahiptir. Bu sebeple iki farklı konuda kişilik gelişimi bir arada kolay olmamaktadır. Mesela belli bir süre beslenme alışkanlığını değiştirmek için diyet yapan kişi diyet yapma durumu istediği şekilde devam ederken, ders çalışma alışkanlığını da değiştirmek istediğinde diyet yapamadığını, hatta yemek yemeye aşırı düşkün olmaya başladığını fark etmektedir. Buna değişim için gereken enerjinin her iki benlik düzenlemesi için yeterli olmaması yol açmaktadır.
Nelere dikkat etmeliyiz?
Aşağılık kompleksine kapılmadan eksikliklerinin farkında olmalıdır.
Başkalarını suçlamadan, kişilik gelişimini olumsuz şekilde etkileyen ve değiştirmesi elinde olmayan nedenleri görebilmelidir.
Kişiliğinin olumlu yönlerini görebilmelidir. Bu, kişinin kendisine güvenini artırır.
Pozitif enerjisini artıracak şekilde iç konuşmalar yapmalı, gerçekçi bir şekilde hedefini belirlemelidir.
Her bireyin içinde yaşadığı şartlar farklı olduğundan kendisini başkalarıyla kıyaslamamalıdır.
Kişiliğini geliştirmekte kendisine yardımcı olacak standartları belirlemek için güzel davranışları örnek alabilmelidir.
Kişi kendisine zaman vermelidir.
Hedeflediği değişiklik için gösterdiği ilerlemeyi gerçekçi bir şekilde görebilmelidir.
Kişiliğinde belli gelişmeleri gerçekleştirdikten sonra yeni hedefler belirlemelidir.
Kişilik, özellikle 30’undan sonra değişiyor
İnsanların en önemli 5 kişilik özelliği, bundan önceki tahminlerin aksine, ömür boyu ve özellikle 30 yaşından sonra değişiyor.
Journal of Personality and Social Psychology dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, sinirlilik, dışa dönüklük, deneyime açıklık, kabul edilebilirlik ve vicdanlı olmak olarak ayrılan 5 temel kişilik özelliği (Big Five), yaş ilerledikçe olumlu yönde değişiyor.
California Üniversitesi’nde görevli bilim adamı Sanjay Srivastava ve ekibi, 21 ila 60 yaşlarında 130 bin kişi üzerinde kişilik testleri yaptılar. Deneyime açıklık özelliğinin haricinde, diğer 4 özelliğin hem kadınlarda hem de erkeklerde yaş ilerledikçe olumlu yönde değiştiğini belirten bilim adamları, insanların özellikle 30’lu yaşlarda daha çekilir olduğunu kaydettiler.
Sinirlilik ve dışa dönüklükte kadınların ve erkeklerin farklı olarak değiştiğini söyleyen bilim adamları, kadınların yaş ilerledikçe daha az sinirli ve duygusal olarak daha sağlam olduğunu; fakat gittikçe daha çok içine kapandığını ifade ettiler. Bu iki kişilik özelliği erkeklerde ise hemen hemen hiç değişmiyor.
Bilim adamları, genç kadınların genç erkeklerden daha sinirli ve çok dışa dönük olduğuna dikkat çekerek, ilerleyen yaşla birlikte her iki cinsin bu iki özellik bakımından birbirine yaklaştığını kaydettiler.
Yeni bir başlangıç için
Karşınıza hep kötü niyetli kişiler çıktı. Hangi işe giriştiyseniz başarısız oldunuz. Zaten çocukluğunuz huzurlu ve mutlu bir yuvanın özlemiyle geçti. Çevremizde kendisi ve yaşamı hakkında böyle olumsuz düşünceleri olan yüzlerce insan görmüşüzdür. Belki bunlardan biri de sizsiniz. Ancak yeni bir başlangıç için zihnimizi sürekli meşgul eden, bizi sınırlayan bu olumsuz düşüncelerden kurtulmamız gerekiyor. Çünkü yaşadığımız hayat, kurduğumuz ilişkiler, zengin veya fakir oluşumuz, kendimize güvenimiz veya güvensizliğimiz hep kendi hakkımızdaki düşüncelerimizin, inançlarımızın birer yansıması. Kırk kere söylersen...
Nasrettin Hoca'nın fıkrasında olduğu gibi, bir şeyi kırk kere söylediğinizde veya yaptığınızda o sizin artık vazgeçemeyeceğiniz bir alışkanlığınız haline gelir. En çok ne düşünüp, ne söylüyorsak da ona doğru hareket ederiz. Yaşamda hep kaçırdığımız fırsatlara, yaptığımız hatalara ya da gülmeyen kaderimize odaklanırsak, tüm bu olumsuzlukları tekrar yaşamamız olağan olur. Duyduğumuz kaygılardan ve korkulardan dolayı zihnimizde güzel düşüncelere yer kalmaz. Zihnimizden attığımız olumlu ve güzel düşüncelerin bir süre sonra hayatımızdan da uzaklaştığını görürüz. Bu yüzden yeni bir başlangıç için küçük de olsalar güzelliklerin farkına varmalıyız.
Duygunuzu okumayı bilin
Çok istediğimiz halde babalarımıza bir kere olsun sarılamadan geçmiştir çocukluğumuz. Yalnız çocukların babalarıyla değil, yetişkinlerin diğer insanlarla olan ilişkileri de, hep duyguların saklanması temeline dayalıdır. Yaşamınızda olmasını istediğiniz yeniliklere önce, sevdikleriniz henüz hayatta iken, onlara ne kadar değer verdiğinizi veya sevdiğinizi söyleyerek başlayın.
İdeallerinizi es geçmeyin
Yeni başlangıçlardan söz edildiğinde insanların akıllarına genellikle yeni idealler gelir. Oysa insanları yeni başlangıçlar yapmaya iten unutulan veya terk edilen ideallerdir. Yaşamımızı değiştirmeye karar verdiğimizde, zamanımızı yeni idealler bulmakla değil, gerçekleştiremediğimiz ideallerimize yaklaşmakla geçirmeliyiz.
Düne takılıp kalmayın
Eğrisi ve doğrusu ile geçmiş yaşantılarımız bizim bugünümüzü etkiler. Bugün yaşadıklarımız, dün ne düşündüğümüze, ne söylediğimize bağlıdır. Ama geçmişin bu etkisi sizin hayatınızı hiçbir zaman değiştiremeyeceğiniz anlamına gelmez. Yeni bir başlangıç yaparak yarınlarımızı dünden farklı kılabiliriz. Çünkü bugün yaptıklarımız, yarınlarımızı belirleyecektir.
Etiketler:
Makaleler